Geçen yaz İngiltere’nin en saygın sanat kurumlarından biri olan Tate Modern’de Damien Hirst’ün retrospektif sergisi yer alıyordu. Yaz boyunca Tate Modern’i gezenler, Hirst’ün kariyeri boyunca ürettiği ve her biri çok yüksek fiyatlara alıcı bulan bu işleri bir arada görme fırsatı buldular. Fakat bu sergide Damien Hirst’ün yeni birkaç eseri daha yer alıyordu ve bu eserler, zaten Hirst’ü sıklıkla eleştiren hayvan hakları savunucularının tepkisini çekti.
Hirst’ün ünlü yapan eseri, “The Physical Impossibility of Death in the Mind of Someone Living” (Yaşayan Birisinin Zihninde Ölümün Fiziksel İmkansızlığı) isimli, özel bir sıvıya doldurulmuş bir cam kafesin içerisine yerleştirmiş olduğu köpek balığı idi. Bu çalışmasını 8 milyon dolara satmasının ardından, bu cam kafesleri bir seri haline getirdi ve zebra, koyun, inek gibi pek çok sayıda hayvanı kullanarak tekrarladı. Bu hayvanlar dikkatlice incelendiğinde, üzerlerinde hiç bir çürüme izi bulunmadığı görülüyor ve bu sebeple cam kafesteki sıvıya yerleştirmeden hemen önce öldürülmüş oldukları tahmin ediliyor.
Bu konuda gelen eleştirilere aldırmayan Hirst şu cümleleri kurmuş: “Bir hayvan simetrikse ne yaparsınız? Ortasından kesersiniz ve aynı anda içini ve dışını görebilirsiniz. Güzeldir. Tek sorun ölmüş olmasıdır.” Hayvan hakları savunucularından gelen tepkilere rağmen cam kafesteki ölü köpek balığı güncel sanatın önemli sembollerinden biri sayılıyor. Bu da sanat için hayvan öldürmeyi bir sorun değil bir başarı ve yaratıcılık olarak gören bir düşünce biçiminden kaynaklanıyor. Durum böyle olunca Hirst ve onu takip eden başka kişiler, işlerinde hayvanları öldürmeye devam ettiler.
Hirst’ün bir başka çalışması, İsa’nın çarmıha gerilme sahnesini bir koyun ile yeniden ürettiği eseriydi. Bu “şaheser” hem hayvan hakları örgütlerinden hem de Hristiyanlardan büyük tepki aldı. Sergilenmesi sırasında Hristiyan gruplar galerileri ve müzeleri protesto ettiler. Hirst, bu protestoları keyifle izliyordu, çünkü dikkat çektikçe yaptığı işlerin fiyatı artıyordu.
Tepki çekmesine sebep olan başka bir çalışması 2006 yılında binlerce kelebeğin kanadını kullanarak yapmış olduğu “Kelebek Kanatları” isimli tablo idi. Bu kadar çok kelebeği nereden bulduğunu ve bu kelebeklerin nasıl şartlarda öldüklerini bilmiyoruz. Dahası bu çalışmasının, Lori Precious’un çalışmalarının birebir aynısı olmasıyla intihal iddiaları gündeme geldi. Bütün bunlara rağmen bu iş de 2 milyon dolara alıcı buldu.
Belki de bu yüzden, bu yaz gerçekleşen Tate Modern’deki sergisi için daha da “çarpıcı” bir iş hazırladı. Ne de olsa, ölü hayvanları kullanmaya devam etmek artık sıradan olmaya başlamıştı. Bu sebeple Hirst, bu kez hayvanların ölümünü bize izletmeye karar verdi. Bunun için bir cam kafes tasarladı ve içini çok sayıda sinekle doldurdu. Bu cam kafesin bir yerine ufak bir delik açtı, bu delik başka bir cam kafese açılıyordu ve ikinci kafeste ölmüş bir dananın çürümekte olan başı yer alıyordu. Bir kafesten diğerine geçen sinekler önce kendilerine sunulan bu ziyafetin tadını çıkarıyorlar sonra da kafesin duvarlarında yer alan elektrikli tellere değerek can veriyorlardı.
Başka bir odada da kelebekler yer alıyordu. Yaklaşık iki ay süren sergide 9000 kelebeğin öldüğü açıklandı. Ne kadar sineğin öldüğü ise bilinmiyor, herhalde sayılamayacak kadar çok olmalı.
Damien Hirst İstanbul’da
Nihayetinde güncel sanatın bir moda halini aldığı İstanbul’da da Hirst’ün bir sergisi açıldı. İstanbul’daki sergide böyle şaşalı eserleri yok, daha çok ip baskısı tarzında “eserlerinin” bulunduğu, sanattan çok marka değerinin ön planda olduğu bir sergi. Hayvan hakları savunucuları her yerde olduğu gibi Hirst’ü gittiği her yerde olduğu gibi İstanbul’da da protesto etti. Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri, sergi açılışındaydı ve açılışa gelen ziyaretçilerle çeşitli röportajlar gerçekleştirdiler.
Serginin açılışına katılmış olan ve kamuoyunda hayvansever kimliği ile tanınan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, kendisine Damien Hirst’ün daha önce gerçekleştirdiği işler anlatılınca “Gerçekten mi? Çok üzüldüm. Bundan haberim olsa gelmezdim” dedi.
Sergiyi protesto eden Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri yaptıkları açıklamada “Doğanın ham madde deposu gibi kullanıldığı modern zamanlarda, Damien Hirst’ün bir cam vitrine öldürüp koyduğu köpek balığının fiyatını 25 milyon dolar olarak biçmesi trajikomik. Bugün ırkçılık her yerde teşhir edilirken hayvanlara yapılanlar sanat adı altında manipüle edilebiliyor. Sanatın bir din gibi sorgulanamaz olduğu ve sanatçıların yaptıkları her işte estetik aramaya çalışması bugün bile alay konusuyken, gün gelecek bu yapılanların hepsi zırvalık olarak nitelendirilecek. Ama katlettikleri canlıların yaşadıkları acıyı ve ızdırabı kimse telafi edemez. Bugün 9000 kelebeğin elektrik verilerek öldürülmesi ya da hayvanların öldürülüp sanat adına sergilenmesi tıpkı eğlence adına yunusların 35-40 yıllık ömürlerini 3-5 yıl içinde yunus parklarında acı ve stres içinde yaşamaya bırakılmasına benziyor. Sanat uygarlığın sürdürülemez zevkleri uğruna bir takım insanların insan olmayan canlıların hayatlarını hiçe sayması durumuna gelmiştir. Bu nokta da sanat adına işlenen cinayetler insanlığın tarihine kara leke olarak geçecektir ” ifadesini kullandılar.
Güncel Sanatın Durumu
Damien Hirst çok ünlü bir “sanatçı”. Yaptığı işler çok büyük paralara alıcı buluyor. Kendisinin, İngiltere’nin en çok kazanan yaşayan sanatçısı olduğu haberi yakın zamanda medyada yer aldı. Kariyeri boyunca hep sansasyonlarla büyüdü. Sergileri açıldığında sosyetenin ve medyanın akınına uğruyor. Yaptığı işler güncel sanatın sembolü olarak görülüyor.
Bence Damien Hirst bu haliyle günümüzde güncel sanatın ve sanatçının geldiği durumun tam bir karikatüründen başka bir şey değil. Bir zamanlar ana akım sanata tepki koyan ve sanatın formunu radikal biçimde değiştirme iddiası taşıyan güncel sanat, artık sponsorların, büyük holdinglerin, sanat simsarlarının ve Hirst gibi sansasyonlarla gündeme gelen pop starların hakimiyetine girerek kendisi bir ana akım oluşturdu.
Bu pazarda bir sanatçı ne kadar aykırı bir iş yaparsa yaptığı iş o kadar para ediyor. Söz konusu para olduğundaysa, hayvanların öldürülmesi, hayvanlara işkence edilmesi çok da önemsenmiyor. Bu anlamda, sanat sektörünün; et, süt, deri veya kürk sektöründen pek farkı yok.
0 yorum:
Yorum Gönder